Tarihçe İstanbul'un rivayeti bol kahramanları
curcunabaz akrobatlar mumcular
tulumcular deliler nahılcılar
gözbagcılar güreşçiler müzisyenler
hayvan oyn ip canbazı soytarılar
kasebazlar köçekler anka kuşu
  Gözbağcılar
Hokka oyunu...
Hokkabazlık; açıklanması güç, inanılmaz oyunlar gösteren, el çabukluğu gösterileri içinde en eskisi olan gözbağcılık sanatı olarak bilinir. Osmanlıda, hokka oyunundan yola çıkılarak, bu gösterileri yapanlara hokkabaz denilirdi.
Hokka oyununda tersine çevrilmiş üç hokka ve bir ufak top kullanılır; topun hangi hokkanın altında olduğunu tahmin edilirdi. Hokkabazlar, hokka oyunu dışında ayrıca mendillerle ortaya konan eşyayı kaybeder, mendili kaldırınca eşyayı tekrar ortaya çıkarır; çıplak teninin üzerine giydiği entarisinden, sepetler dolusu sahanlar çıkarır; paraları yok eder, değiştirir; boş tastan su dökmek gibi de hünerler gösterirlerdi.
On beşinci yüzyılda Gelibolulu Alî hokkabazları şöyle anlatır:"Bunların bir fırkası dahi Hokkabazan, tutuş da ve kapış da cüsthîz olup alış da gûya ki sihirbazlardır.","Ve hokkabazlar ise boş hokkada mekr ü sihir ü efsundan terkib olunmuş ma'cun bünyaddır." 1582 Şenliği'ni anlattığı bir başka eserinde ise elleri, ayakları bağlı ve saçı sakalı olan bir adamın yine ağzı bağlı bir çuval içinde suya bırakıldığını, bir müddet sonra ise bu adamın traş olmuş ve eli ayağı çözülmüş bir şekilde çuvaldan çıktığını, bunun görülmeye değer bir manzara olduğunu, herkesin şaşkınlık içinde kaldığını, bunun bir nevi gözbağcılık olduğunu şöyle anlatır;
Baş açık bir yiğit terâş-âver
Nice günlük terâşı var ber-ser
Mû-be-mû her birin tecessüs idüp
Başınun kılların çeküp acıdup
Arayup nûresiyle usturasın
Yoklayup her yeriyle her yöresin
Gördiler tîg u nûre yok kat'â
Kıllarında 'ilâc nâ peydâ
Bâb-I şâhîden indi bir der-bân
Bend idüp dest ü pây-I şahsı 'ayân
Bir çuvalın içine koydı hemân
Agzını dikdi bahre kıldı revân
Bir zamân turdı âb içinde çuval
Ol harîfün olındı garkı hayâl
Ba'd-ez-ân çıkdı âbdan 'uryân
Ayağında elinde bend nihân
Hem sökülmiş turur dehân-I çuval
Kendi torlak ne saçı var ne sakal
Bunı herkes ta'accüb itdi dürüst
Ne cihetten söküldi bend nühust
Kim terâş eyledi bir anda serin
Bilmediler bu nüktenün eserin


1582 Şenliği'ndeki hokkabazları Osman Nakkaş, iki minyatürle her türlü ayrıntılarıyla gösterir. Hızır ise anlattığı bir düğünde sadece hokkabazlık yapıldığını söylemekle yetinir : "Hokka-bâzlıkla perende-bâzlık oldı ol kadar Akla sığmaz kimse anı idemez vasf u senâ"
II. Mahmut'un 1250/ 1834 yılında kızının düğünü üzerine bir surname yazan Rif'at ise eserinde hokkabazlara daha geniş yer verir ve hokkabazları "Der-Ta'rîf-ı Hokka-bâzân" başlığı altında anlatarak şu bilgileri aktarır:
Gâhi bir mizab-I şekl-I nim-nize asa bir çöpü uru tutup aşağadan yukaru ve bir yumurtayı sektürüb zir ü bâlâ nice def'a segürtüb saldurdu. Ve gâhi cezbe-i şu'le-i afitab ile çi var çi yok diyu zikr olunan yumurtayı şebnem asa havaya kaldurdu ve gâhi yine ol yumurtayı maaniyetten çok atımı kadar uzağa atub ma-halakallah hokkasın buldurdu. Ve gâhi yine ol yumurtayı maaniyeten çok atımı kadar uzağa atub ma-halakallah hokkasın buldurdu. Ve gâhi yine hokkasunun altına koyub yerinde yil esüb hevaya aldurdu. Ve gâhi birin ikiye üçe çıkarub çapüklükle hokkasın sarsar gibi olub esüb savurmağla cümlesin gayb idüp enbanına çaldurdu. Gâh oldu ki enbanın enban-ıerzine döndürüb hasılı ol medarı hırmene döndürdü. Ve kendüm bu san'atin cu-be-cu nezaketin iz'an idüp sünbüle-I feleği hayrette komuşum diyu lâf u güzafın andırdı. Gâhi zu-munce mubassır geçinen gözü bağlu derdmende filori ile destmali virüp muhkem tut diyu dokundurarak ol sikke suret filorinin bir iki başına kakdı. Ba'dehu destmalin kuşesin tutub açup destmali tehi bulmağla fülüs-I ahmer asa gözlerin kızardub filoriyi nice itdün diyu yüzin kızdurub boş destmali boynuna takdı. bâlâ nice def'a segürtüb saldurdu. Ve gâhi cezbe-i şu'le-i afitab ile çi var çi yok diyu zikr olunan yumurtayı şebnem asa havaya kaldurdu ve gâhi yine ol yumurtayı maaniyetten çok atımı kadar uzağa atub ma-halakallah hokkasın buldurdu.
"Bir hokkabaz birine bir emanet verip onu diğerinde bulmak, ağzına ateş almak, havanda bir yüzüğü parçalayıp tekrar meydana çıkarmak, eli ayağı bağlı çuvala girerek sonra çuvaldan çıkmak ve beraberinde bir tabla yemek çıkarmak gibi gözbağcılığa bağlı hünerler göstermiştir":

Gâhî o mahalde hokka-bâzlar / Fâş itmede idi nice râzlarGâhîce agır bahâlı bir şâlKat' ile dürüst iderdi der-hâlGâhi birine virüp emânetDigerden anı bulurdı elbetGâh nâr alup agza bî-muhâbâPenbeyle bükerdi gâyet a'lâ Bir hûb yüzük koyup havânaBir gürz havâle itdi ana / Hurd itdi tozın hevâya virdiHerkes ana yazuk oldı dirdiYohsa yine tâm hey''etîyleSarmış o yüzügi bir fetîleKesdi o fetîli bî-muhâbâOldı yüzügün vücûdı peydâGirmişdi biri çuvâla ol dem / Der-bend idi dest ü pây muhkemHâlî idi ol çuvâl zîrâ / Bakılmış idi mukaddem anaUğraşdı çuval içinde ol kesKurtarmış elin ayağın us kesÇıkdı gülerek çuvâldan ammâBir tabla yemek çıkardı a'lâ

Gözbağcılık sanatında yalnızca toplarla değil başka yuvarlak nesnelerle de oyunlar gösterilirdi. Örneğin mührebaz, beyzabaz, yuvarlakbaz hep böyle yumurta, top gibi yuvarlaklarla oyunlar gösterenlere verilen adlardır. Beyzâbaz yumurtalarla oyunlar yapanlara denir ki bunlar, yumurtaları çubuk üstünde oynatmak, seyircilere farkettirmeden ellerine yumurta koymak ve tekrar bunları almak, yere düşürmeden yumurtalarla akrobatik hareketler yapmak gibi hünerler gösterirlerdi.
Şu'bedebazlar arasında gözbağcılık ve hokkabazlıkla uğraşanlar da oldukça dikkat çekici beceriler ortaya koyarladı. Bunların içinde son zamanlara kadar ulaşan bildiğimiz hokka oyunlarını gösterenler olduğu gibi, herkesin gözü önünde parıl parıl yanan bir bıçakla tütün doğrayanlar, tütün doğrarken elini kesip parmaklarından şarıl şarıl kan akıtanlar ve hiçbir acı duymayanlar vardı. Ama doğal olarak bir parmak kesme hikayesi bir göz bağcılıktan başka bir şey değildi.

Bir yumurtayı sopa üstünde yürütmek...
Surname-i Hümayun minyatürlerdeki hokkabazları "Ameden-i yeki ez hokka-bazan" başlığı altında şöyle anlatmaktadır: "Andan sonra bir hokka-baz geldi ba'zı gözü bağlı derdmendlere açmazdan hayli san'at geçdi. Ve basiret üzere olan mühre-baz ve şubede-nüvazları görüp gözlerin açdı.
Ve gâhi yine ol yumurtayı maaniyeten çok atımı kadar uzağa atub ma-halakallah hokkasın buldurdu. Ve gâhi yine hokkasunun altına koyub yerinde yil esüb hevaya aldurdu. Ve gâhi birin ikiye üçe çıkarub çapüklükle hokkasın sarsar gibi olub esüb savurmağla cümlesin gayb idüp enbanına çaldurdu. Gâh oldu ki enbanın enban-ıerzine döndürüb hasılı ol medarı hırmene döndürdü. Ve kendüm bu san'atin cu-be-cu nezaketin iz'an idüp sünbüle-I feleği hayrette komuşum diyu lâf u güzafın andırdı. Gâhi zu-munce mubassır geçinen gözü bağlu derdmende filori ile destmali virüp muhkem tut diyu dokundurarak ol sikke suret filorinin bir iki başına kakdı. Ba'dehu destmalin kuşesin tutub açup destmali tehi bulmağla fülüs-I ahmer asa gözlerin kızardub filoriyi nice itdün diyu yüzin kızdurub boş destmali boynuna takdı".