HEDEF
İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri dergisi
YIL:2001 SAYI:
Osmanlı şenliklerinin eğlenceli kahramanları: Kırk hokkabazlar

Curcunabazlar, hokkabazlar, kasebazlar,
Gözbağcılar, hayvan oynatıcıları,
Köçekler, çalgıcılar, mumcular, nahılcılar.

Osmanlı imparatorluğu döneminde günler gecelerce süren 48 büyük şenlik yapılmış.bu çok görkemli şenliklerle ilgili bütün bilgileri o dönemde yazılmış "surnameler"den ve minyatürlerden öğrendik. Bugün ise endüstri tasarımcısı şekip davaz kitaplarda yer alan tiplemeleri, insan boyunda kocaman heykellere dönüştürerek şenlik günlerini bizlere yaşatmaya çalışıyor.

Heykelleri yaparken önce metal ve demir boruları kaynakla birleştirerek kurduğu iskelete istediği hareketi veriyor.sonra demirleri sünger plakalarla kaplayıp vücudu ortaya çıkarıyor. Keçe, sünger ve tahta parçaları yardımıyla vücudun detaylarını tamamlıyor.gözler ve gülüşler anlam kazanıyor.kumaşlar ve tülbentlerle sardığı sardığı heykelleri polyester ve cam elyafı ile kaplıyor. Sonra renkli kumaşlar, danteller ve boncuklarla süslüyor bedenleri. Seçilen kumaşlar ve işlemeler o dönemi yansıtıyor.birer birer tamamlanan heykeller şekip davaz'ın gerçekleştirmek istediği şenlik müzesinde yerini almak için sıraya giriyor.
Bazen bir şehzadenin sünnet düğünü, bazen padişahın kızının evliliği, bazende zaferler sebeb olurmuş bu şenliklere. Günlerce süren şenliklede hem halk eğlenirmiş hem padişah.yüzü kahve telvesiyle boyalı üzerinde şaldan yapılmış boy entarisi, belinde kuşağı,ayağında kırmız yemeni sibakında külahı ile tiryaki elinde bir çubukla alana gelip köçeklerle alana gelip köçeklerle birlikte dolanır, yaptığı hareketlerle seyircileri güldürürmüş.daha sonra kol takımı da denen curcunabazlar şenlik alanına gelirlermiş.onlarda kafalarında kese külah yada takke takan, yüzlerinde gülünç çirkin "yüzlük" denilen maskeler taşıyan oyunculardı.curcuna kaba etlerini oynatarak yapılan dansa verilen isimdi.şenlik sırasında bağırıp çağırarak, ilginç sesler çıkarırlar, ellerindeki tencere, tava ve cezvelere vurarak gürültü yaparlarmış.manzum "sürnameler"den ali sürnamesi'nden öğreniyoruz ki 1582 şenliğinde padişahın önünde curcuna yapanların arasında medrese öğrencileri de varmış.
Köçekler alayın en ilginç tiplemelerinderdi. Güzel erkek çoçuklar arasından seçilirler, meşkhanelerde müzik eğitimi verilir ve raksın bütün incelikleri öğretilirmiş.erkek dansçılara tavşan da deniliyordu.köçekler kız gibi giyinirler, saçlarını uzatırlar, sırma işlemeli, desen desen ipekli, kumaştan bir fistan giyerlermiş. Etekleri çok bol ve topuklarına kadar uzanırmış,üzerine sıçan dişi işlenmiş gömlek ve som sırma ile işlenmiş kadife dilme giyerler, başlarında da yine sırma ile işlenmiş çevre sardıkları hasır fes takarlarmış. Parmaklarına taktıkları pirinç zilleri şakırdatarak raks ederlermiş. Vücutlarına yapışan giysilerinin bellerine bağladıkları kuşak zenginliklerini gösterirmiş.tavşanlara neden tavşan denildiği bilinmez ama köçeklerin renkli eteklerine karşılık onlarsiyah çuhadan bir şalvar giyerler, bellerine de süslü şallar takarlarmış.tavşanların oyunları çok canlı ve hareketli imiş. Vücutları musikinin ahengine uydurup göbek atarlar, başlarını geriye doğru savurarak saçlarını yere doğru yelpaze gibi açarlarmış.1720 şenliğinde köçekler eteklerinin içine sakladıkları tahta dubanın üzerinde suyun üzerinde durmayı başarmışlar.su üzerinde yaptıkları bu danslar o döneme kadar yapılan en ilginç gösteriymiş.
şenlik alayının en korkunç oyuncuları delilerdi sanırım. Kendilerine şişler ve bıçaklar saplayarak gösteri yapan deliler böylece padişaha bağlılıklarını da gösteriyorlarmış.bazende bu deliler sayesinde padişah gelen yabancı konuklarına gücünü gösteriyormuş. Bu gösterilerin sonunda çok iyi para alan deliler zaman zaman da kan kaybından ölüyormuş şenlik ortasında
Alayın hokkabazlarına gözbağcı deniyormuş.ellerinde tuttukları eşyaları mendille yok eder yine mendilin altından çıkarırlarmış.entarilerinin altından sayısız sahan çıkarırlar, ters çevirdikleri boş taslardan şakır şakır su dökerlermiş. Şenliklerde halkı eğlendirmek için hayvanlarda kullanılmış çok kez.1530 şenliklerde filler, aslanlar,kaplanlar,ayılar sergilenmiş ve oynatılmış.İstanbul'da Beyazıt camisinin yanındaki sokakta keçi, köpek, maymun, papağan eğitilir sokaklarda gösteriler yapılırmış.15.yy da Tahtakale meydanı sirk gösterilerinin merkeziymiş. Donanma şenlikleri sırasında üzerlerine fişek bağlanan hayvanlar dolaştırılırmış.

Hayvanlar dolaştırılırken etraflarında çalgıcılar da olurmuş.Çalgıcılar raksedenlere eşlik ettikleri gibi hokkabaz, canbaz, hayvan gösterilerinde de çalarlarmış. zurnalar çalan çalgıcı doldurmuş ve çok büyük gürültülerle halkı eğlendirmişler. Çalgıcıların giyim kuşamı çok zengin ve göz kamaştırıcıymış.Birde nahılcılar var bu alayın içerisinde. Nahılcılık Osmanlılarda bir sanat haline gelmiş. Nahıl boyları yaklaşık iki üç metre yüksekliğinde, renkli kağıtlar, mumlar ve tellerle süslenmiş, bazen üzerleri şekere bulanmış meyvelerde bulunan, gösterişli süslere denirdi. Şenliklerde kullanıldığı gibi düğünlerde de kullanılırmış.Damadı geline benzeterek süslediği nahıl kız evine gönderilir, kına gecesi sırasında nahıl övülür, sonra yeniden oğlan evine gönderilirmiş. 1582 şenliklerinde yapılan nahıllar öyle büyükmüş ki dörder kişi ancak taşıyabiliyormuş. Alayın ortasında yer alan nahılların her biri 24 metre yüksekliğindeymiş.Şenlik alayındaki karakterlere ve eğlencelere baktığımızda günümüze kadar yansımalarını görebiliyoruz.Örneğin Kars yöresinde halen"Şah bezeme ve kaldırma" adıyla Nevşehir ve Ürgüp'te ise aynı gelenek sürdürülmekte. Davul zurna eşliğinde oynatılarak sokaklarda gezdirilen ayılar çocukluğumuzun arasında halen. Bazı yöresel eğlencelerde ya da düğünlerde köçekler, zenneler dans etmekte. Gözbağcıların yerini de sihirbazlar almış.Eskinin izi bu kadar çok yansırken günümüze Şekip Davaz'ın Şenlik Müzesi çok uzak bir hayal değil elbette.Kırk Hokkabazın yer aldığı ses ve ışık efektleriyle Osmanlı Şenliklerini bizlere yaşatacak bir müze.
<